Mevsim geçişleri sebebiyle birçoğunuz hastalıklarla boğuşuyor olmalısınız. Kovid tekrar hortladı söylemleriyle korku iklimi oluşturulmaya başlanmış olabilir. Geçtiğimiz hafta ABD’de büyük pazarlıklar vardı. Birçoğumuz ne ABD’deki pazarlıkları takip etti ne de Kovid’in hortlamasıyla ilgilendi.

Köklerde refleksler hiç farklı değil. Bu hatada NATO, Birleşmiş Milletler ve Doğu Paktı ile ilgili radikal söylemleri siyasi kanat önderlerinden duyduk. İçlerinden bir tanesi bile ülke geleceğini yüzlerce yıl boyunca etkileyecek güncellemelere sebep olacak olsa da bu sadece siyasi söylem anlamı taşımaz, aynı zamanda yön verir. Para politikalarını bile etkiler.

“İyi de bize ne.” Toplumlar artık büyük tepkiler vermiyor. 20 yıl önce Paris sokaklarını dolduran insanlar sanki yok oldular. Sınır boylarına kendilerini vuran insanlar şimdi sıcak yuvalarında. İngiltere iç siyasetindeki çalkantılı değişimleri usulca sindirdi. Şimdi bir de kim uğraşacak? Sıradanlaşmış milletlerin karizmasıyla “dil, din, uyruk, toprak fark etmeksizin” her yerde “İyi de bize ne” havası var. Oysa bu hava değil, masalın kendisi.

Görünen tepkisizlik aslında vurdumduymazlık değil. 1997’den 2025’e kadar insanlığın sinirleri alınmadı, değer yargıları da değişmedi. Başlıyoruz.

Avcılık toplayıcılık yapan insanoğlu ateşi bulduktan sonra akşam ateş eşliğinde sohbet ederken, tekerleği keşfeden komşu kabilenin icadını çalıp at arabasını yaptı. “Tekerlek” adını da ateşin etrafında toplanan “tekerlekler meclisi” koydu. İşler hızlandı. Mahsulü ve suyu kontrol edebildiklerinde çoğaldılar. Un ve mayalı ekmek keşfedilene kadar buğday bir anlam ifade etmiyordu. Ancak mayalı ekmekle beraber takas ticareti hacimlendi ve mallar için kervanlar birleşti.

Eşekler, atlar, Sibirya kurtları, sığırlar… İlk hesap filoları böyle doğdu. Bu filoların dinlenmesi, su içmesi, yem yemesi gerekiyordu. Onlarla beraber kafileler de durdu. Kervansaraylar “castle” markası haline geldi. Bugünün AVM’leri gibi merkezlere dönüştü.

Bakın, burada bir kırılma noktası var. Coğrafya o tarihlerde hâlen kaderdi. Fakat kervansaraylarla beraber coğrafya bir duvar olmaktan çıktı. Dağlar ulu olsa da yol, üzerinden geçen türküleri ozanların diline düşürdü. Birkaç yüzyıl hızlanalım dedik.

Kervansaraylar İpek Yollarına evrildi. İki şeritli yollar, dört gidiş dört dönüş sekiz şeride dönüştü. Uluslararası etkileşim arttı. Bu yolların ustaları, zanaatkârlar, din adamları, yöneticiler zamanla beyliklere ve feodal düzene dönüştü. İlk merkezi yapılar ortaya çıktı.

Ama değişmeyen şey, coğrafyanın hâlen kader olmasıydı. Ozanlar aynı türküyü söylemeye devam ediyordu. Feodaliteler birbirini yuta yuta mega dükalıklara, sonra da imparatorluklara ayrıldı. Yine de “bölüm sonu canavarı”na çok vardı.

Merkeziyetçilik güçlendi, merkeze duyarlılık arttı. Tüm dünya merkezlere çekildi. Daha aşina kelimeler duyacaktınız: buhar makineleri, kömür ocakları, telgraf direkleri… Sanayiye dayalı ticaret, iletişim araçları, savaşlar, nitelikli işçi sınıfı, ideolojiler, sanayi ve sanat sistemi, emperyalizmin kurumsallaşması, Osmanlı.

Kültür, din, hukuk, ekonomi, sanat, savunma, jeopolitik düzen… Hepsi merkezlere doğru toparlandı.

Dostlarım, aktüele gelelim. Coğrafya 1997’ye kadar ilgi alanımızı çok sert bir şekilde belirledi. Nedeni yukarıdaki süreçtir. Şu ana kadar dinlediğimiz tüm yenilikler, devrimler, büyük kaoslar, insanlığa fayda gibi görünen endüstriyel gelişmeler aslında hep güç merkezlerine yaradı.

Bu sebeple zor duyduğumuz bir haber o coğrafyayı ilgilendirdiğinde hızlı tepki verirdik. Kulak kesilirdik. Bugünse “İyi de bize ne” diyebildiğimiz, ilgilenmediğimiz, kayıtsız kaldığımız konular var.

New York – Boston arasındaki mesafe at arabalarıyla günlerce kat edilirken, motorlu araçlarla bu 300 dakikaya indi. 1950’lerde bilgisayar ağlarının ilk denemeleri başlasa da motorlu araçlar sayesinde coğrafyanın etkilerinin nelere yol açabileceği belirginleşti.

Coğrafya insanlık tarihinden bu yana kimi kiminle ittifak kuracağına, kime karşı savaşacağına, soyunu kiminle sürdüreceğine hükmeden bir güç oldu. Avcı toplayıcılar yerel kaynak arayışıyla topluluk oluşturdu. Kavimler arası ittifaklar akrabalık ve inanç temelinde kuruldu. İnsanlar arasındaki tüm ilişkiler coğrafi yakınlıkla sınırlı kaldı.

Coğrafyanın insan ilişkileri üzerindeki boyunduruğunu ne imparatorlukların yükselişi, ne iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ne de ticaret yollarının uzaması kırabildi.

İnternetin gelmesi geçmişte ne kaleyi ne de şahsım MCA’yı ilgilendiriyordu. İnternetin şu anki durumu ve geleceği, coğrafyanın artık insanlığın ilgi alanlarını belirleyen doğal unsur olmadığını gösteriyor.

İnsanlık artık ilgi alanlarını, alışık olduğumuz hız ve yöntemler dışında, birbirleriyle aracısız ve yüzde yüz interaktif düzeyde etkileşim halinde belirliyor. Coğrafi zorunlulukları bir tarafa bırakın; patatesten başka hiçbir şeyin üretilmediği bir diyarda ejder meyvesi ihracatçısı olabilirsiniz. Gökyüzünü göremeseniz bile güneş gözlüğü satabilirsiniz.

Kıtasal komşuluğunuzun olmadığı başka bir ülkeye, büyük aile şirketiniz olmamış olsa bile bilgi ve birikiminizle ulaşabilir, onlara aynı imkânlardan faydalanmaları için hizmet verebilirsiniz.

Yakın zamanda herkes kendi kişiselleştirilmiş elektrikli arabasını IKEA’dan mobilya alıp monte eder gibi toparlayacak. “Bölüm sonu canavarı” dijital gelecek olacak.

Etkileri patates-soğan ticareti ilişkisinden çok daha fazla olacak.

Hepinizi çok seviyorum ve çok özledim. En yakın zamanda bir aradayız.

Muhammet Cihangir Aydın

Giriş Yap